15 Ağustos 2013 Perşembe

Kabak Macerası

Kabak Macerası

Sanırım 10 Temmuz günü Ergün'ün arabası ile Bodrum'dan yola çıktık. Çok keyifli bir yolculuk oldu ama ben en çok Fethiye yakınlarında portakal suyu içmek için verdiğimiz molayı anımsıyorum.
Önce çay içtik de üstüne portakal suyu şöleni gelmişti. Şölen diyorum çünkü yaz portakalı denilen, yazın toplanan bal gibi tadı ve müthiş bir aroması olan portakal sularını unutmam mümkün değil.

Yol kenarında derme çatma bir mola yerinde 16 yaşlarında bir kız servis yaptı bize. Medeni, konuşkan ve sevimli bir kız. Çok ucuz ve temiz içeceklerimizi mideye indirdikten sonra tekrar yola koyulduk.

Yol çok keyifli ve çabucak geçmişti ama Fethiye'de bizi "Kemal" sürprizi bekliyordu. Onu' da alıp Kabak'a öyle gidecektik. Hastane işi vardı ve bizi o sıcakta çok bekletti. Öyle ki, biz de hastaneye gidip Ergün'ün 3 gündür ağrıyan kulağına bir baktıralım dedik. Onca yolun üzerine devlet hastanesinde sıra beklemek işkence gibiydi ama Ergün kulağını yıkattı ve hiç olmazsa o rahat bir nefes aldı.

Ses tesisatımızın eksik parçası olan amfi işini de halledelim dedik. Çarşıda tavsiye edilen dükkanı ararken Temmuz sıcağı ve yol yorgunluğu bizi ezdi resmen. Kemal'le buluşup, istediğimiz amfiyi bulup, satın aldık. Sonunda Kabak'a gidebilecektik.
18:00 gibi kampinge vardık.
   
Bodrum-Kabak yolculuğu 8 saatte tamamlandı.


                                                             ----------------------------

Kabak'ta 2nci gün; 11 Temmuz 2013

Güzel bir kahvaltıdan sonra Nirvana Kamp'ta neler var görelim dedim.


Serdar, bir ressam ve Kemal'in arkadaşı.
Bu arada Kemal, benim 30 yıl önce Bodrum'da tanıdığım bir arkadaşım ve bu kamp alanını 5 yıllığına kiraladı. Bu ilk senesi ve ben hem ona yardım için hem de kamp alanı içerisinde oluşturulan bir barda müzik yaparak 3-5 para kazanmanın yolunu aramak için buradayım.
Serdar' da öyle, Kemal'e yardım için burada.
Fotoğrafta Serdar'ın yanında duran da kampın maaşlı çalışan tek kişisi Oktay.
Oktay, Kabak köylüsü ve 16 yaşında. Tam bir uyanık köylü ama eğlenceli. Onunla güzel anılarımız oldu.



Kampta 2 büyük çadır ve 7 tane 2 kişilk bungalov var.
Bende o bungalovlardan birinde kalıyorum. Sağdaki ilk bungalov benim.
Yataklarda cibinlik var. O sayede börtü böcek uyurken rahatsız etmiyor.



Sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri bu görünen yerde yeniyor.
Kahvaltıda kara sinekler, akşam yemeğinde de sivrisineklerle boğuşmak zorunda kaldık.



Kampta bir başka köşe.
Solda bir oturma yeri, bunlardan kamp alanında 3 tane var ve "köşk" diye anılıyor.
Sağda "Nirvana Art Camp" adına yakışan tek yer "Art Shop", sanatla uğraşanların atölyesi.
Benim olduğum 1 ay boyunca burayı ziyaret eden sadece ben oldum. Her ziyaretimde "Burada ne yapılır?" diye düşündüm sadece.



Bu da, benim bardan denizi gören bir bakış.



"Nirvana"dan çıkıp denize giderken bu şirin kampın önünden geçiyorsunuz.
Küçük bir alana sıkışmış bungalovlardan oluşan şirin ve zevkli bir kamp "Reflections".



Denize giderken, güzel bir orman patikasından yürünüyor.



Yol üzerinde "Gizli Kokoreç".



Kabak sahili. Küçük ama keyifli.



Deniz dönüşü Ergün'le barı şekillendirmeye başlıyoruz.
Oktay' da yardım ediyor.
Ergün çok becerikli ve çok çalışkan. 2 günde inanılmaz işler yaptı.



Ergün 1 saat içinde bir sahne inşa ediyor.


Ardından da barın yeri değişiyor. Kaldığım süre boyunca hiç kullanılmadı.


...

12 Temmuz 2013


Kabak'ta her gün hayvanlarla haşır neşir olursunuz.
Bu "Fatma" adını koyduğum kaplumbağa mutfağa girmeye çalışıyordu.
4 yavrusu ile birlikte dolaşıyormuş 1 hafta öncesine kadar. Henüz onları görmedim, sanırım yetişkin olmuşlar ve kendi başlarına takılıyorlar artık.


...


13 Temmuz 2013




Ses sistemini yerleştirip akşamları müzik yapmaya başladım.
Bir yandan da barı dekore etmeye çalışıyorum.
Art Camp adına yakışır bir şeyler olmalı. 
Böylesine bir ormanın içinde olmasına rağmen barın ağacı yok. 
Ben de ölü ağaçlardan yararlanıp onlara can vermeye çalışıyorum.

...



Kemal'le denizden dönerken komşu kampın köpeği "Kuççik" bizimle.


Bu heybetli dağ, Nirvana kampın hemen arkasında yükseliyor.
Daha sonraki günlerde, şelaleye doğru giderken bu dağın yandan görüntüsünü file benzettim ve adını "Fil Dağı" koydum.


Reflections kampın ormana bakan tuvaletleri.
Sadece orman manzaralı olduğu için önleri açık.
Tuvalet ihtiyacınızı ormanı seyrederek gideriyorsunuz.



Nirvana'nın hamaklarından biri.
Bu da diğeri gibi, üzerine çıkınca poponuz yere değiyor.
Her ikisini de normal yüksekliğe getirdim sonra.


İşlevsiz "Art Shop". 
Adını da nedenini de anlayamadım ve işlevsel bir hale getirmeye elim varmadı doğrusu.
Daha uzun kalsaydım ona da el atardım. :)


Su sorunu olmasına rağmen Kemal buraya bir çok fide dikmiş.
Seneye kavak, incir, zakkum, çam, zeytin, nar ağaçları ve asmalar burayı çok güzelleştirecek.


Barın oturma guruplarını kaldırıp yere halılar serdik, ve yastıklarla rahat bir hale getirdik.


Kemal yeni oluşan dekorasyona bakıp duru.


Daha çok ağaç gerek.


Bez fenerler ve yandaki perdelerle bir bütün oluşmaya başladı.



Ahmet, 18 yaşında bir üniversite öğrencisi ve Nirvana'da gönüllü kalıyor.
"Gönüllü" şu demek; çadırınızı kurup kampın işlerine yardımcı olarak, ücretsiz tatil yapabiliyorsunuz.


Kampın büyük köşkü.
Çok insanın dinlenmek için tercih ettiği bu yer büyük bir keçiboynuzu ağacı gölgesinde.




Bar için hazırladığım bir başka fener geçici olarak bu genç kavakta bekliyor.


Kemal'in Afacan'ı.
Artık çok yaşlandı. Arka ayakları ve gözleri rahatsız.


Akşam yemeği için hazırlıklar bitmek üzere.
Sivrisinekler pusuda.


Bugün güneşin en yakıcı olduğu saatte girişin taşlarını kireç ile boyadım.
Sıcaktan bayılayazdım.
Serdar' da Fil Dağı'nı resmetmeye başladı.


Aşağıda görünen benim kaldığım bungalov.


Bu taşların da bazılarını kireç ile boyadım.
Buraya büyük bir balık resmetmek iyi olurmuş.


Küçük muz ağacı büyüme derdinde.


Zakkum, gittikçe güzelleşiyor.


Bu da Kemal'in bungalovu.

............................................

19 Temmuz 2013

Ramazan ayında olduğumuz için Bodrum'daki müzik işleri çok azaldı.
Perşembe günü olan 1 günlük iş için çarşamba Bodrum'a gidip cuma günü Kabak'a döndüm.


Dönüş yolunda güzel bir masa.


Fullmoon kampın manzarası.


Fullmoon kampın çardağı.


Elimde fazla yük olmadığı zaman vadiye iniş için bu Likya yolunu kullanıyorum.



Kırmızı- beyaz boyalı taşları takip ederek kıvrıla kıvrıla inen patika beni vadiye götürüyor.




Büyük köşkte dinlenme.


Küçük yeşil şey bana "Hoş geldin." diyor.

...

21 Temmuz 2013

Bugün Nirvana dışında zaman geçirmek bana daha iyi gelecek.
Sabah kahvaltısından sonra aklıma takılan bazı işleri yapıp,  vadiye tura çıkıyorum.


Orman yolu yerine kamplar yolunu seçiyorum.
Sultan kamp buranın eski kamplarından.


Sultan kampın yanındaki bu evi daha sonra karakaleme alacağım.


İleride Gemile kamp.


Eski evlerden biri.




Latcho manzarası.


Güzel bir bungalov çalışması.



Sahilin temizliği ve güvenliğindan sorumlu Rambo'nun barakası.
Bir karakalem de buna lazım.


Sahilin solundan Cennet koyuna giden bir patika var.
Deniyorum.



Fil dağı buradan da güzel görünüyor.






Buradan denize girip, mağaraya ulaşabilirsiniz ama ben indiğim yeri geri çıkıp, Cennet koyuna ulaşmaya çalışıyorum.
Beceremiyorum çünkü bir süre sonra patika kayboluyor ve ben ormanın içinde debelenirken buluyorum kendimi. Çaresiz, geri dönüyorum.


Bugün sahil çok kalabalık.


Sahildeki bu tabela buranın ne kadar hassas bir orman arazisi olduğunu belirtiyor.
Sahilden deniz küçük bir motor insanları para karşılığında Cennet koyuna götürüyor.
Birkaç gün sonra, orada atılan bir izmarit yüzünden Cennet koyunda bir yangın çıkıyor.
Helikopterlerle kısa sürede söndürülse de Cennet koyu bir süre cehenneme dönüyor.

......................................


Bugün de şöyle bir gezinti yapayım deyip Gemile'nin içinden bir görüntü alıyorum.


Sahile indiğimde Cennet koyu yine beni çağırıyor ama bu sefer de yanıma su almadığımı farkedip dönerken bir başka kaybolma yaşıyorum.



Kabak koyuna yardım kutusu.

..........

25 Temmuz 2013
Sıcaklar yüzünden kimse yürüyüşe çıkmak istemiyor.
Bu yüzden yine tek başına yola çıkıyorum.
Hedefim şelale.
Şelaleye 2 yol var. Biri dere yatağından. 30 dk sürüyor ve çok tehlikeli.
Tecrübeli bir dağcı değilseniz rehbersiz çıkmamak gerek.
Diğeri 1 saatlik bir patika.
Benim tercihim bu yönde.






Bu patika da alışık olmayan için zorlu bir tırmanışa sahip.


Ama ben yeni ayakkabılarımla keçi gibiyim.



Küçük molalar şart.



İşte benim Fil dağım.




Burası tırmanışın sonu sayılır.
Buradan sonra yavaşça inişe geçiliyor ve şelalelerin başlangıç noktasına varılıyor.
Taşlarla bir A harfi yapılmış. Ben bunu dönüşte "N" olarak değiştirdim.


Sonunda şelalelerin başlangıcına vardım.
Bu küçük köpecik gelmeden önce buz gibi sulara bıraktım kendimi ve tüm yorgunluğum gitti.


Bu insanlar kısa yoldan, rehber eşliğinde gelmişler.


Altta ikinci havuz.


Burayı es geçip bir sonrakine iniyorum.


Üçüncü havuz muhteşem.




Bu buz gibi suyun tadına bakarken birkaç fotoğraf için oradaki bir arkadaşı görevlendiriyorum.
Beni kırmıyor.
Burada insanlar tam anlamıyla "insan" oluyorlar.






Bu küçük ejderden çok var vadide.





Kimse buradan ayrılmak istemiyor.


Çadır kurmak için harika bir set.



İstemiye istemiye dönüş yoluna geçiyorum.


............

26 Temmuz 2013

Şelale beni çok sardı. Bugün de oraya gitmeye niyetliyim. Bu sefer kısa yoldan.
Ama daha önce İpek ve Serkan'la Turan kampa türk kahvesi içmeye gidiyoruz.



İpek ve Serkan, Kabak'ta tanıdığım muhteşem insanlardan sadece ikisi.


Turan kamp, Kabak'ın en eski kampı.
Her yerinde ayrı güzel detaylar var.











Rehber Ahmet'in önderliğinde tırmanış başlıyor.





Ben bu geçişe en son çıktım ve Ahmet olmasaydı sarı şortlu arkadaşın olduğu yerde kalırdım.


Çıkıştaki ikinci havuz muhteşem.
Oturmuş düşünen kişi Enç.
Kabak'ta en sevdiğim insanlardan biri.
Zorlu çıkışı başardıktan sonra ikinci kritik noktayı geçmeden önce "Benim ne işim var burada." diye düşünüyor.
Uzun saçlı arkadaş da rehberimiz Ahmet. Tam bir keçi.
Ona teşekkür borçluyum.



Enç'in tırmanmaya niyetli olduğu yer, boru ile kaya arasından geçilen ve aşağısı en 10m uçurum olan bir yer. Buradan düşüp sakatlanan var.
Ahmet herkesi tek tek geçiriyor oradan.


Diğerleri havuzda eğlenirken biz Enç ile tırmanmaya devam ediyoruz ve bu ilginç yere geliyoruz.



Buradan kafanıza sular gelirken tırmanmak olası ama benim sırt çantam ıslanmasın diye etrafından dolanıyoruz.


Küçük su böcekleri, suda ilginç gölgeler yaratıyorlar.



İşte muhteşem sandal ağacı.




Gördüğüm en heybetli ağaçlardan biri.

Dönüşü inerek yapmak çok tehlikeli olduğu için, biz Enç'le, uzun yolu tercih edip patikadan dönüyoruz.


...

31 Temmuz 2013

Nirvana kamp tabelalarını sonunda tamamladım.
Tam istediğim gibi olmasalar bile eldeki imkanlarla bu kadarı da yeter.

Enç'le beraber yol üzerindeki ağaçlara astık onları.





...................


12 Ağustos 2013

Ne zamandır Alınca köyüne gitmek istiyordum.
Sıcaklar yüzünden yine tek başımayım.
Sabah kahvaltısının ardından saat 10:00 da yola çıkıyorum.
Önümde 3 saatlik bir tırmanış var.


Şelale patikasından hızlı bir tırmanış.


Küçük bir mola.


Yolda her zamanki noktada yine "A" harfiyle karşılaşıyorum.
Onu yeniden "N" yapıp yoluma devam ediyorum.


Alınca sapağı.
2 saatlik yolum var daha.


Yolda böyle bir işaretle karşılaşıyorum.
Dönüşte bu işareti görmeyip köy yoluna devam ettim.


Çok keyifli.
Tam bir meditasyon oluyor benim için.



Kabak sahili çok uzakta kaldı.



Yolun bitmesine 45 dk kala bu kuyuyu buluyorum.


İçinde su da var. Yaşasın.
2 kova suyla duş alıp yola devam ediyorum.



Yoruldum mu ne?
Saçmalama, devam.




Kabak sahiline son bir bakış.



Alınca.


İleride Yediburunlar.


Eski alınca evi.


Suyum bitti ve bu delikanlı bana hem su verdi hem de güzel bir çay demledi.


Yarım saatlik bir molada sohbet ediyoruz.


Dönüşü 1.5 saatte tamamlamayı düşünürken sapağı kaçırıp köy yoluna girmişim.


Şimdi Fil dağının en uç noktasındayım.



Muhteşem Fil dağı.



Sonunda Kabak (Faralya) köyüne varıyorum.

Nirvana kampa vardığımda saat 16:00 olmuştu.

...

2 Ağustos 2013


Bugün yeni bir muz yaprağımız var.


Bir de nar çiçeğimiz.

...

4 Ağustos 2013

3 gündür kendime bir çadır-bungalov yapma çalışmasındayım.
Bayramda çok kalabalık olacakmış, o yüzden kendime kalacak bir yer yapmam gerekiyor.


Önce bir zemin hazırlamalı.



Ardından amerikan bezini tutacak bir iskelet yapmalı.


Biraz hızlı olmam gerekiyor.
Detaylara sonra geleceğim.



Kaba olarak bitti.
Daha buna pencereler açılacak ve içine bir yatak, bir elbise asma yeri ve raf yapılacak.
Sonra da önüne bir veranda.
Ama bunlara fırsat kalmadan bizim Kemal'le ortaklığımız bitiyor ve yeni evime geçemeden ben Bodrum'a dönüyorum.


Fethiye'de otobüsümün kalkma saatini beklerken bu şekerle tanışıyoruz.

Kabak macerası sona erdi.

...




















Hiç yorum yok: